Dümdüz yaşarken, ne kadar dolu bir hayat içreyiz oysa. An’ımızda geçmişimiz, geleceğimiz saklı. Bazen bir şey anlatmazmış gibi görünen parça parça bir film, bazen bölünmeden devam eden iç içe öyküler dizisi gibi bu hayat. Bir insan, koca bir dünya demek. Bu dünyayı yorumlamak kendi bakış açımızı aktarmak ne kadar da zor. Bizler çoğu zaman, kitap yazmak için çok ilginç bir konuya ihtiyacımız olduğunu düşünürüz. Oysa bir bakış, dümdüz bir hayatı okunası kılmaya yeter de artar. Bunu sade diliyle kanıtlayan bir yazar Hasan Ali Toptaş.
Bu kitabın ilginç bir tarzı var. Tüm yalınlığıyla somut bir şeyler anlatılırken bir anda gözlerimi soyut bir tabloya çevirmişim gibi hissettim. Kitaptaki dede ile hiç benzemediği halde sıkça dedemi hatırladım. Fotoğrafları düşündüm, köy evlerini, çocukluğumu, çocukluğun garip hayallerini ve yaşlanmayı… yaşlandıkça geçmişe dönen düşüncelerin ayırdına vardım. Ne güzel bir kitaptı. Yoğun bir dönemime denk gelmemiş olsaydı ve kesintisiz okuyabilseydim belki farklı bir haz alırdım, fakat zaman zaman okuyup bırakmak, içeriği benim için başka güzel kılmıştır mutlaka. Herkese okuyun diyeceğim bir kitap değil Kayıp Hayaller Kitabı. Neresinden tutup anlatmak gerektiğini de bilemiyorum. O yüzden yazmayacağım, konuyu anlatmayacağım.
İlk kez okuduğum yazar için bu kitap güzel bir başlangıç oldu. Blogumuzda yorum yazısı yazarak Hasan Ali Toptaş’ı öneren adsız bir okuyucumuza ve fafatuka’ya çok teşekkür ederim. Önerdiğiniz bir başka yazarın ikinci kitabına geçtim bile…
Ebru