05 Kasım 2012

İhsan Oktay Anar-Puslu Kıtalar Atlası ve Suskunlar


Uzun zaman önce okudum fakat yazmaya bir türlü fırsat bulamamıştım. İhsan Oktay Anar’dan iki kelime de olsa bahsetmesem olmazdı. Önce Puslu Kıtalar Atlası'nı aldım elime, okumaya doyamadım. İstanbul’un yıllar öncesinde gezinip tarihi kokladım ama bu koku bana o eski diline rağmen, pek bir tanıdık geldi.

Puslu Kıtalar Atlası çok keyifli ve çok güzel bir kitap, tavsiyemdir. Kendi tarihimi yaşanmamış kadar uzak gördüğümü fark ettim kitabı okurken. Oysa ki insanlar genel hatlarıyla aynılar. Tarihteki insanlara, sokaklara bakış açım yabancı bir ülkeye gitmeden önce hayalimde çok garipleştirdiğim ama içindeyken oldukça normal hissettiğim haller gibiydi.
Ardından Suskunlar’ı aldım elime. Suskunlar ise suskun, sessiz girdi hikayesine. İstanbul sokaklarını adım adım dolaştırdı. Kare kare, okuduklarımı izletti bana. Bir süre sonra İstanbul, Tasavvuf, musiki, hayaller, sokaklar, hurafeler, hayaletler… hepsi birbirine geçti.

Dinlediğim masalların çocukluğumda üzerimde oluşturduğu etkiyi garip bir şekilde hissettiren dizeleri var Anar’ın. Sanki yeniden çocuğum ve bana anlatılan masallar gibi, o dönemlerin gerçekliğince yeniden inanıyorum. Sanki duyduğum tüm hurafelere hep inanır haldeymişim de bu kitaplar onları bana tekrar anlatmış gibi. Hem hayal hem de içerik olarak büyük bir gerçeği işaret eder gibiler.

“Belki de bu dilencinin yegane meziyeti, gemicilere yol gösteren Kutup Yıldızı gibi daima sabit olmasıydı”

…ve Mevleviler şöyle söylerler:

“Biz insanlara “Gel” diyenleriz. Doğru yere geldin.”

“Senin temiz kalbine ihtiyacımız var. Bazıları var ki buraya gelir ve bulur, yine bazıları var ki bizler onda huzuru buluruz.”

“Senin buraya gelmenin sebebi sadece bizim “Gel” dememiz değil, ayrıca onların sana “Git” demeleri. Hiç kimseye “kötüdür” deme. Aslında onlar, bilmeden iyilik eden insanlardır.”

Satırları bireysel olarak değil de genel olarak düşünürsek, benim için hepsi evrenin işleyişinden gizemler ve yanıtlar fısıldıyor.

“Ama efendim, bu eserde bir kusur olduğu muhakkak. Ama kusurun nerede olduğunu bulamadım. Bu semainin bir tek sesi bile değiştirilse ahenk bozulur. Çünkü mükemmel bir eser.”
“Evet öyle. Ama mükemmellikle güzellik aynı şey değildir… çirkin bir şeyi güzel yapmak mümkündür ama, mükemmel bir şeyi güzel kılmak çok daha zahmetli bir iştir.”

Suskunlar’ın kapağını kapattığımda harika bir hal içindeydim. Gülümsüyordum, içim huzurla doluydu ve düşüncelerim kalabalık bir suskunluğa büründü.